ÇEŞİT ÇEŞİT SORULAR VE AŞI

Merhaba sevgili okur. Bu hafta sana, başıma bir şey gelmeyecekse inşallah, merak ettiğim bazı konulardan, kafamdaki bazı sorulardan bahsetmek istiyorum. Sıradan düzden vatandaş olarak. Doktor olmadığımdan konunun bilimsel kısmına sadece yaptığım okumalar kadar dahilim. Pazarlama okudum ama ekonomist değilim. Dolayısıyla konunun ekonomik kısmına yine sizler gibi Bloomberg’teki son James Bond’a benzeyen adamdan ve Ebru Baki’den dinlediğim kadar hakimim. Son James Bond tüm şekerliğine rağmen akmaz bulaşmaz yorumlar yaptığından ve arkadaşı Süperman ile ne deseler tutmadığından onları da koyalım kenara… Diyeceğim her hangi bir şeyin uzmanı olmadan aklıma takılan sorulardan bahsetmek istiyorum. Bilemiyorum yetkililerin ilgisini çeker mi artık.

Biz aşı olacak mıyız mesela? 45 yaş üzeri insanlar yani. Bir gün bize de aşı sırası gelecek mi? Her ne kadar “genç onlar” diye kimse ilgilenmiyorsa da çocuklarımız ne zaman aşı olacak? Olabilecekler mi? Atlatılsa bile hem sinir sisteminde, hem böbreklerde ciddi maraz bıraktığını okuduğumuz bu hastalığa karşı herkesin aşılanması gerekmez mi? Canım olsun onlar genç tek böbrekle de idare ederler gibi düşünülmüyor değil mi? Peki, aşı olunacaksa mesela, ne zaman? Ne zaman aşı olabileceğiz biz? Hala olamamış olmamız risk değil mi? Hastalıkla sadece evlere hapsolarak mı savaşacağız yani? Farmakolojiden faydalanmayacak mıyız? Faydalanacaksak ne zaman?

Herkesi hızla aşılayamayacaksak mekanlar nasıl açılacak? Ne zaman açılacak? Buraları işleten insanlar, buralarda çalışan dünya kadar insan, valesinden komisine, aşçısından garsonuna, bu insanlar ne iş yapıyorlar şu an? Müzisyenler ne yapıyor? Tiyatrocular? Dansçılar? Mesela biz en son Süreyya Operasında bale izlemeye gitmiştik. Oradaki balerin ve baletler ne yapıyor şu an? Koreograflar, sahne tasarımcıları? Aidatlarını nasıl ödüyorlar, mutfak masraflarını nasıl karşılıyorlar? Yanlış değilsem bir grup insana yapılan ayda 1000 liralık bir ödeme var. Bunda da belirli şartların bir araya gelmesi lazım. Diyelim o şartlar bir araya geldi. O bin lira ile çocuğun interneti mi, aidat mı, ısınma mı, mutfak mı, elektrik mi, su mu ödenecek? Nasıl dönecek? Ne olacak? Devlet sanatçısı olanlar bir maaş alıyorlarsa dahi, olmayanlar? Müzisyenler? 

Emeklilik yaşı çok ileri alındı. İnsanlar öldü. Bu insanların çoğu emekliliğe hak kazanamadan öldüler. Peki, bu insanların aileleri, çocukları ne olacak? Babalarından bir maaş bile kalmayan bu çocuklar veya eşleri ne olacak? Peki, o ölen insanın bugüne kadar ödediği sigorta paraları? Gitti mi o yani?

Bu aşı bir kez oluyorsun ve tamamsın gibi d değil. Her yıl (yanlış değilsem 8 ayda bir) tekrarlanması gerekiyormuş. Nasıl olacak? Daha herkes aşılanamamışken seneye tekrarı, hem de iki doz halinde nasıl yapılacak? Hadi bizi geç ki neden geçelim yani bilmiyorum, biz insan değil miyiz, ama burası fakir ülke o yüzden hadi bizi geç, polislerin, bekçilerin ve öğretmenleri aşılanması çok şart değil mi?

Ne oluyor?

Ne zaman düzelecek bu durum mesela? Ne zaman normal hayatımıza döneceğiz biz? Ne zaman Pazar günü markete gidip bir bira alabileceğiz? Akşam apar topar 21:00’de eve varmaya çalışmayacağız? Sürekli başımızda birileri şurası kırmızı, yasaklarız haaa diye sopa sallamayı ne zaman bırakacak? Böyle otur, kalk, çalış, eve dön, geçiş ücreti öde, kalk şimdi eve git, gel işe, zıpla şeklinde marabalar gibi yaşamaya ne kadar devam edilecek?

İlginç değil mi? Ne güzel denk geldi. Nasıl alışıldı sıkıyönetim koşullarında yaşanmaya. 

Kimse boğazına çökülmüş gibi hissetmiyor öyle mi? Çok garip değil mi?

Dediğim gibi, ben olayları tüm detaylarıyla bilmediğimden belki bunlar takılıyor aklıma. Belki de akla takılacak bir şey yok, her şey tıkır tıkır işliyordur da ben bilmiyorumdur, olabilir. 

Keşke öyle olsa yani. Keşke ben boşuna dert ediyor olsam şu hali. Ne iyi olur. 

Dimi?

Aklındaki tüm sorularına cevap bulduğun, keyifli bir hafta dilerim sevgili okur. 

Soramasan da düşünmekten vazgeçmemeni dilerim. 

XXX

Not: Yazılarımla yeni tanışanlar için bu not (bu notu zaman zaman ekliyorum araya mecburen). Ben yazılarımı konuşma diliyle yazıyorum. Bu çok uzun yıllardır bu şekilde. Newsweek Türkiye’de köşe yazıyordum orada da böyleydi, Hürriyet’te yazıyordum orada da böyleydi, hep böyle oldu. Bu yeni bir durum değil siz benim yazılarımı yeni okumaya başladınız sadece. Bu sebeple “yapıcam değil yapacağım” diye bana düzeltme göndermekle uğraşmayınız, o benim için yaklaşık 18 senedir “yapıcam”.

DÜZENLİ OLARAK KÖŞE YAZILARIMI TAKİP EDEBİLMEK VE YAZI ARŞİVİM İÇİN:

www.mehtaperel.com 

www.mehtaperel.wordpress.com

www.mehtaperelarsivyazilari.wordpress.com

instagram.com/mehtaperel

twitter.com/mehtaperel

Bu adreslere de eliniz alışsın, favorilerinize kaydedin hatta, siteler çöküyor, server’lar kapanıyor, yazılımlara bug giriyor, sonuçta internette yazdığımızdan adresler kapanabiliyor. Sonra aramayın nerde bu kadın diye, ben her pazartesi üstteki üç mehtap’lı adreste yazılarımı güncelliyorum)

Leave a comment